7 Haziran 2000 Çarşamba

God is peace, peace is here

2003 civarı olsa gerek...

Sonunda Beşiktaş'ta yeni bir eve taşındık, Ihlamurdere Caddesi'nin en ucunda, pazarın iki arka sokağında... Uzun yıllardır bodrum katı da, çatı katı da olmayan, faresiz bir ev bulabilmenin sevinciyle keyifler yerinde... Eve gidip gelirken komşularla sohbet ediyoruz, epeyce meraklılar... Elden geldiğince meraklarını gideriyoruz. Evli olmamamıza özellikle takılan bir kaç teyze dışında büyük bir sorun yok, onlar da İnci'yi yalnız yakaladığında bitmek tükenmek bilmeyen enerjileriyle en fazla İnci'yi biraz yoruyor, o kadar...

Bir gün evde çalışıyorken, kapı çaldı. Bir apartman sakini, heyecanla zemin kata taşınan yeni komşulardan şikayet ediyordu ve onları imza toplayarak tahliye ettirmeyi kafasına koymuştu. Sayesinde yeni komşularımdan haberdar olabildim. "Sokak kapılarına koca bir haç çizmişler, anlamadığımız birşeyler yazıyor üstünde, gelen giden belli değil. İstemiyoruz bunları" diyerek söze girdi. Uğraşmakla olduğum yazılım probleminin saçma bir gerekçeyle bölünmüş olmasının verdiği sinire rağmen, kendimi tuttum. "Yahu" dedim. "Buradaki bütün ev kadınları, gün düzenler, bir evde 20-30 kişi toplanır. Ne farkı var?" diye sordum "Evi kiralamışlar, yani hukuken kaldıkları sürece onlara ait. Ne isterlerse yazar çizer kapılarına.. Sana ne?" dedim.. "Kocaman yamyam gibi adamlar, korkuyoruz" dedi. Merak ettim aşağı indim. Kapıya bir göz attım, elle kapıya çizilmiş harika bir illüstrasyon. Bir haç ve "God is peace, peace is here" yazıyor... Döndüm komşuma, "bak kapıda 'Tanrı huzurdur, huzur burada' yazıyor" dedim. "Bu kişileri tanımam ama iyi insanlara benziyor" dedim. O sırada yüzü güleç siyahi bir adam açtı kapıyı. Tanıştık. Kendilerini apartmandan attırmaya çalışan komşum ile tanıştırmaya çalıştım, siyahi komşun elini uzattı, agresif komşum yanaşmadı... "Gerçekten yeseymiş keşke komşumu" diye düşünerek eve döndüm. Bir kaç gün sonra, kapı tekrar boyanarak çizimlerin üstü kapatılmış, daire tahliye edilmişti...