15 Eylül 2010 Çarşamba

Bankoya başvurabilirsiniz

2010 Yılı sonbaharda bi zaman

Sevdiceğimle motorla Kaz Dağları ve Çanakkale kıyılarını dolaşmaya gittik. Hava sıcak, iklim harika, yanımızda fazla eşya yok... Köy yollarında yavaş yavaş dolaşırken aklımıza ne gelirse bağıra çağıra tartışa tartışa gidiyoruz... Konunun önemi yok, kapı gıcırtısına tartışçaz. Malum, kasklar yüzünden zor duyuyoruz birbirimizi, ses düzeyi hayli yüksek, tartışma harareti had safhada.... Köy meydanlarında oturanlar muhtemelen “aha deliler geçiyor” diye gülerek bize bakıyor. Oh be, hayat güzel!

Neyse dönüş yolunda farketmedik plakanın yarısı düşmüş. Eve vardıktan sonra “Öff” dedim, “yine abuk subuk bir sürü bürokrasi ile uğraş”... Önce trafik şubeye gittik. Ne iş yapılacağını pek bilmem, sağolsun nazik bir polis memuru yardımcı oldu. “Önce dilekçe yazacaksınız, sonra şöförler odasına gidip plakayı çıkartıp buraya gelip onaylatacaksınız” dedi. Ben de dilekçe yazmayalı yıllar olmuş, “Kusura bakmayın, ne yazılacağını hatırlamıyorum, yardım eder misiniz?” diye sordum. Sanırım şöyle birşeyler söyledi: “Ayvalık Emniyet Müdürlüğü, Trafik Şube Başkanlığına. ... tarihinde kaybettiğim plakanın yenisinin çıkarılmasını arz ederim.”. Benim el yazım cidden çok kötüdür, genelde klavye kullanırım. Sevdicek de sanatçı kişilik, yazı çizi işleri harika, döndüm ona sırıtarak, “Yaz kızım!” dedim. “Ayvalık Emniyet Müdürlüğü, Trafik Şube Başkanlığına. ... tarihinde kaybettiğim plakanın yenisinin çıkarılmasını rica ederim.”. Memur bey itiraz edecek gibi oldu ama, elden geldiğince sevimli hallerimle teşekkür ettim, şubeden çıktık...

Ben “yürümeyiz, motorla gideriz” diye düşünerek kaskı tam taktım ki bi baktım sevdicek kafada kask, kolları da iki yana açtı motor sürer gibi koştura koştura şöförler odasına doğru gidiyor ve hızlanıp yavaşlarken taklit ettiği motor sesindeki vites küçültme-büyultme efektlerini de ihmal etmiyor. “Vrnnn, vrmnnnnnnnnnnn”. Gaz veriyor, fren yapıyor!... İçimden “lan" dedim, "mahallemizde sayılırız, zaten deli biliyor herkes... sıçtık şimdi” diye de ekleyerek sevdiceğin peşine düştüm. Yakalamaya çalışıyorum ama nafile, tazı gibi koşuyor maşallah. Bir de öyle tatlı ki, virajlarda yan yatarak koşuyor, gözünüzde manzarayı bir canlandırın. Neyse.. Şöförler odasına daldık, sevdicek önden ben arkadan tıkanmış vaziyette. Görevli hanım gülümseyerek şaşkın şaşkın bakıyor ki, tam o sırada sevdicek kafada kaskla, hanfendinin bulunduğu bankoya kafayı koydu, kafa bankoda kaldı; parmağı da yukardaki asılı tabelayı gösteriyor : “Bankoya başvurabilirsiniz".. Gül, gül, tabi ciddiyet kalmadı. Neyse işimizi hallettik, sonra aynı şekil birbirimizi kovalayarak karakola daldık, ama bu sefer sevdicek zamanında fren yapamadı, “ıııı-ııııı” acı fren sesiyle duramayarak polis bankosuna hafiften çarptı. Ben hafiften soğuk terleyerek sevdiceği oturttum, sesimi düzelttim ve renk vermeden geri kalan işleri halledip gittik.