24 Aralık 2011 Cumartesi

"Yol"suzluk

Tahminen 2011 Aralık ayı sonları bir cumartesi günü... Yaşadıklarımdan dellenip kendimce isyan bayrağını açıp Ayvalık Kaymakamı'na elden götürdüğüm ve Cunda ve Ayvalık halkına birer birer dağıttığım yüzlerce düğün davetiyesinden sonra yaşadığım tacizler artmaya başlamıştı, tacizler arttıkça ben de inadına sokağa karışmaya başlamıştım... Cumartesi pazarının kalabalığı arasından sıyrılarak gazetemi aldım, Zeytindalı'na oturup adaçayımı söyledim keyifle okumaya daldım... Bir süre sonra yakın bir masadan gelen telsiz sesleri dikkatimi çekmeye başladı. Arada kafamı kaldırıp baktığımda bolca küfürlü sataşmalarla "bize mi bakıyo" diye söylenen polisleri gördüm. Bir of çekip rahat rahat gazetemi okumak için sandalyemi başka bir yöne çevirip sesleri duymamaya çalıştım ki masama tanımadığım birisi oturdu ve oturduğu gibi "Bu orospu çocuklarına ben izin verdim" dedi... Kahvedeki gürültü azaldı ve başlar bizim tarafa döndü... "Anlamadım?" dedim. Pazarcıları gösterip yüksek sesle tekrar etti "bu orospu çocuklarına burada barınabilmeleri için ben izin verdim" dedi... Yıllar önce olmuş Cunda'da Kürtlere yönelik linci kastettiğini anladım... "Şimdi bu adama eril zihniyetin bir hastalık olduğunu, ırkçılığı, cinsiyetçiliği, ayrımcılığı nasıl izah edeyim, nasıl olsa ne desem anlamayacak" diye düşünerek, muhabbeti kısa kesmek istedim. Selam sabahsız ve büyük bir özgüvenle masama oturduğu için önce tanışmak istedim ve "Merhaba, sen Allah mısın? Tanıştığımıza memnun oldum" diyerek elimi uzattım ama elbette Allah'a diğer soracaklarımı ya değilse diye içimde tuttum. Şaşırarak "Haşa, kulum" dedi. "Peki... Kul, kula izin verebilir mi?" diye sordum. Önce bir suskunluk oldu, sonra "Adım Serhad, anlamı nedir biliyor musun?" diye sordu. "Evet biliyorum, sınır boyu" dedim. Karşı masadaki telsiz sesleri aklıma başımdan geçen bir hikayeyi düşürdü ben de Serhad ile ve izleyen herkesle paylaşmak istedim... "Bak Serhad" dedim. "Ben burada emekli bir zabıta memuru ile tanıştım. Hikayesi çok ilginç... Bir akdeniz ilinde zabıta olarak çalışıyorken, rüşvet almadığı için diğer mesai arkadaşlarından ve amirlerinden gördüğü baskı yüzünden emekliye ayrılmış. Buraya yerleşerek ikramiyesi ile kendine ufak bir bar açmış. Ruhsat alabilmek için de polise işi düşmüş. 5 polis memuru da Cunda'nın en pahalı restoranında tıka basa tıkındıkları bir yemek ısmarlattıktan sonra vermiş ruhsatını... Madem ki adın Serhad, madem ki sınır boyusun, madem ki buralar senden sorulur git onlarla uğraş" dedim... Kahvede gerginlikle beraber gülüşmeler de arttı. Telsizlerin sahipleri rahatsız olduğundan mı bilemem, uzaklaştı, ben de huzurla gazetemde yarım kalan makaleme geri döndüm. Tam o sırada Serhad ayağa kalktı ve elini uzatarak "Dilerim Türkiye Cumhuriyeti için adın gibi uğurlu olursun!" dedi. İçimden "Tuttuğunuz yol, yol değil! Yemişim cumhuriyetini, insan olun insan!" demek geçti ama uzatılan el geri çevrilmez, "Teşekkür ederim" dedim.