9 Nisan 2012 Pazartesi

Halil Amca

Bugün biraz geç kalktım. Sevdiceği aradım ulaşamadım. Annemlerle kahvaltı yaptım, öğleden sonra da sahile bir indim. Bir çay içtikten sonra parayı öderken giderayak Serkan, "bir de şu para kalksa ne güzel olacak" dedi sonra da duraksayarak, "ama o zaman ihtiyaçlarımızı nasıl alacağız, takasla mı?" diye ekledi. Serkan'ı size anlatmam lazım,iki cümleyle bir insan nasıl anlatılırsa... Sahilde çalışıyor, çok sakin biri ve dünya tatlısı, ben rastlamadım ama kendisi anlattı sinirlenince biraz kaotik olabiliyormuş. Ayvalık'ta her tür farklılığa hoşgörülü nadir insanlardan, doğma büyüme adalı. Neyse, ben de dedim ki Serkan'a, "Merhaba ve selam yetmez mi?". Güldü. "Şöyle düşün, diyelim benim arabam yok, senin var. Bir gün ihtiyacım olsa birgünlük vermez misin?" diye sordum. "Ayıbettin, ne demek" dedi. "Bende de misal sende olmayan, ihtiyacın olan bi şey varsa aynı şekilde" diye ekledim. Vedalaştık.

Eve dönerken Halil Amca'yı gördüm. Yine evin önüne sandalyesi atılmış, masasında çiçekler, biraz meyve bir elinde sigara... "Merhaba Halil Amca" dedim. "Merhaba, seni tanıyamadım" dedi. "Ben komşunum" dedim. "Nerde oturuyorsun?" diye sordu. Az yukarıda, diyerek evi tarif ettim. "Beni tanımazsın ama annemi bilirsin, Tekirdağlı" dedim. "Aaa evet evet Ali'nin eşi. Onlar hergün balığa giderler, annen kocaman kocaman kefaller yakalar" dedi Halil Amca. Sonra da "ben felç geçirdim, yürüyemiyorum. Eşim beni çıkartıyor. Burda oturuyorum, gelen geçeni seyrediyorum, vakit geçiyor" dedi. Sonra yandaki evin hikayesini, kendi hikayesini anlattı. Sigarasını küllüğe ters koydu, "Aman Halil Amca, dur yanacaksın!" diyerek sigarayı düzelttim ve ertesi güne kadar vedalaştık. Giderayak masasındaki çiçekleri gösterdi, "Bunlar muz çiçeği, mis gibi kokarlar, bir tane çek içlerinden kokla" dedi. Çiçeği alıp koklaya koklaya eve döndüm...

Ben buraya taşınalı 7-8 yıl olmuştur. İlk kez; taşındığımın ikinci günü evden sahile inerken gördüm Halil Amca'yı. Saçında çiçekler ve üzüm vardı. Merhabalaştık. Biraz şaşkınlıkla ama daha çok hayranlıkla seyrettim amcamı. Sonra ilerleyen günlerde saçındaki çiçeklerin ve meyvaların mevsime göre değiştiğini farkettim. Misal yazın kiraza denk gelebiliyordunuz. Öyle alıştım ki Halil Amca'ya, ilkbaharın gelişini Halil Amca'nın sandalyesi kapı önüne koyulunca, sonbahar bitimini ise sandalye içeri girince anlayabiliyorum artık.

Daha sonra sohbet etmeye başladık. Yedi yıl önceki ilk muhabbetimiz yukarıda anlattığım gibi oldu. Ertesi gün tekrar merhaba dedim. "Tatil nasıl, sevdin mi burayı?" dedi. "Amca dün tanışmıştık ya" dedim, yaşından dolayı unutmuştur diye önemsemedim. Üçüncü gün bir daha tanıştık. Dördüncü beşinci derken, onuncu tanışmaya doğru unutkanlıktan başka bir durum olduğunu ve muhabbetin ilerleyiş şeklinin bendeki ruh haline göre ilerlediğini farkettim. Halil Amca, geçirdiği felçten dolayı, felç anından önceki herşeyi hatırlıyor; ama sonraki herşeyi sadece günlük hatırlıyordu. Bu şekilde yedi yıl boyunca Halil Amca ile aşağı yukarı hergün, yüzlerce kez aynı şekilde sil baştan tanıştık.

Eğer ben kötü bir şey yaşadıysam ve itici isem ya da sinirliysem Halil Amca kesinlikle benimle muhabbet etmez kafasını çevirir, eğer iyi bir günümdeysem muhabbet ilerler ve Halil Amca sohbetin bir yerinde muhakkak "ben günde bir sigara içerim sadece, sigaran var mı" diye sorar. Uzatır, yakarım.

Üç aydır Halil Amca'yı göremiyordum. İki hafta önce sevdicekle aşağı inerken dayanamayıp dünya tatlısı teyzeme Halil Amca'yı sordum. Hastaymış ve kendisini iyi hissetmiyormuş, teyzem ne yapsa eşini dışarı çıkaramıyormuş. Sevdicekle teyzeme sorduk, "ziyaret edebilir miyiz?" diye. Teyzem "ne demek çok sevinir ama yarın hatırlamaz" dedi. "Biliyorum teyzem olsun" dedim. Biraz sohbet ettik, "Halil Amca, sensiz sokaklar güzel değil, eksik" dedik. "İyileşirsem ben de sıkıldım çıkmak istiyorum" dedi. Teyzem, "Cuma günü hasta ve yaşlı bir insanı ziyaret ettiniz çok büyük sevaba girdiniz" dedi. Utandık ve "teyzem o nasıl söz, biz Halil Amcamızı merak ettik sadece" dedik. Geçen hafta Halil Amca biraz daha iyi olmuş.

Artık Halil Amca ne mutlu ki tekrar sokakta, bahar buraya da bence resmen geldi... Halil Amca, yaşadığı felce rağmen çok şanslı çünkü felç öncesi güzel bir hayat yaşamış; felçten önceki zamana dair hafızası berrak, billur gibi ve anlattığı hikayelerin hepsi çok güzel... Umarım gülümsemesi yüzünden hiç eksik olmaz ve umarım ömrü çok uzun olur, tekrar tekrar tanışabilmek için...